Bir deprem gerçekleşti ve her yer harabe haline geldi. Depremin verdiği tahribat sonucunda hukuk ve düzen adeta yok oldu. Bir zamanlar canlı ve hareketli olan Seul, artık yerini kanunsuz, yıkılmış ve çorak bir şehre bırakmıştı. Fakat her zaman olduğu gibi, karanlıkta parlayan bir ışık vardı ve bu ışık, korkusuz bir avcıydı. Kendi güvenliğini hiçe sayarak, bu acımasız dünyada hala umudu olan bir kişi vardı. İşte bu adam, çılgın bir doktor tarafından kaçırılan genç bir çocuğu bulup kurtarmak için kendini tehlike atıyordu. Dış dünya onun için bir tehdit olsa da, o cesaretini hiç kaybetmiyordu. Her ne olursa olsun, bu genç çocuğu bulmalı ve onu bu kaotik durumdan kurtarmalıydı. Onun için bu, sadece bir görevden daha fazlasıydı. Bu bir umut ışığıydı, hem kendisi hem de bu mahvolmuş şehir için. Bu hikaye, korkusuz avcının bu genç çocuğu bulup kurtarabilme mücadelesini, var olduğu dünyaya, çaresizliklere ve tehlikelere rağmen nasıl göğüs gerdiğini anlatıyor. Bu durum, onun yalnızca fiziksel gücünü değil, aynı zamanda mental ve duygusal direncini de test ediyor. Ancak o, hiçbir zaman pes etmiyor. Çünkü o bir avcı, bir savaşçı ve aynı zamanda bir kurtarıcı. Kanunsuz ve çorak şehirdeki hayatta kalma mücadelesi ve avcının bu genç çocuğu kurtarmak için verdiği çaba, hikayenin çekirdeğini oluşturuyor.
Film hakkındaki düşüncelerinizi paylaşın